MAFYA Epsilon MAFYA İttifakı |
|
| Osmanlı ve Eski zaman fıkraları | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
_GxL_ Mega Üye
Mesaj Sayısı : 100 Kayıt tarihi : 26/09/09 Nerden : Eskişehir
| Konu: Osmanlı ve Eski zaman fıkraları Perş. Ekim 01, 2009 2:35 pm | |
| Osmanlı donanmasıyla Venedik donanması arasında savaş çıkmış. Venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş. Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığını fark edince hemen Andrea Doria'ya haber vermiş:
-Osmanlı yaklaşıyoor. Andrea Doria sormuş: -Kaç gemi var? Gözcü: -10-20 kadar. Komutan hemen emir erini çağırmış: Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir. Emir eri şaşırmış: -Niçin komutanım? Andrea Doria: -Savasırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye...Bu arada gözcüden yine ses gelmiş: Efendim 50 kadar oldular. Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş: -Gömleği boşver. Sen bana kahverengi pantolonumu getir... | |
| | | _GxL_ Mega Üye
Mesaj Sayısı : 100 Kayıt tarihi : 26/09/09 Nerden : Eskişehir
| Konu: Geri: Osmanlı ve Eski zaman fıkraları Perş. Ekim 01, 2009 2:35 pm | |
| Koca Ragıp Paşa sadrazam iken bir gün ahbaplarına hitaben “Rüşvet almadığınıza yemin edebilir misiniz?” dedikten sonra, oradakiler yemini billah ederek rüşvet almadıklarını söylerler. Mecliste meşhur Haşmet de vardı ve bir köşeye çekilmiş sessizce duruyordu. Ragıp Paşa, - Haşmet, Rumeli de hayli mansıplarda bulundun. Sessizce durup yemin edemediğine bakılırsa bir hayli rüşvet almışa benzersin” deyince, Haşmet - Sultanım, Müslümanlarda, yalan yere yemin edenler çatlar diye bir itikat vardır. Şimdi ben efendilere bakıyorum. Eğer çatlamazlarsa ben de yemin edeceğim” demiş. | |
| | | _GxL_ Mega Üye
Mesaj Sayısı : 100 Kayıt tarihi : 26/09/09 Nerden : Eskişehir
| Konu: Geri: Osmanlı ve Eski zaman fıkraları Perş. Ekim 01, 2009 2:36 pm | |
| Avcı Sultan Mehmet bir gün adamlarıyla beraber akşama kadar bir keklik bile vuramaz. Bunun sebebini de, sabahleyin gördüğü bir dervişin uğursuzluğuna bağlar. Solaklara seslenir. Saraydan çıkarken, şu şu tipte, sivri külahlı, sırtı kambur birinin önünden geçtiğini söyler ve hemen bu adamı bulmaları emrini verir. Tarife göre Bektaşi babalarından ayyaş Hamza Babayı yaka paça huzura getirirler. Sultan: - Bre uğursuz, nabekar! Bugün sabahleyin karşıma çıktın. Bu yüzden akşama kadar bir ava rastlayamadım. Bu ne uğursuzluktur. Vurun kellesini... Bektaşi bakar ki kelle elden gidiyor. Son bir dileğini açıklamak için söz alır: - A devletlim siz beni gördünüz bir keklik vuramadınız. Ama insaf ediniz, benim de bugün ilk gördüğüm sizdiniz ve kellemi kaybediyorum. Söyleyin, uğursuzluk hangimizde!"
__________________ | |
| | | _GxL_ Mega Üye
Mesaj Sayısı : 100 Kayıt tarihi : 26/09/09 Nerden : Eskişehir
| Konu: Geri: Osmanlı ve Eski zaman fıkraları Perş. Ekim 01, 2009 2:36 pm | |
| Kanunı Sultan Süleyman Han, bir gün bir şehirde gezerken tanınmış bir şairi son derece pejmürde bir kılık ile görmüş. Her şair gibi bu şairin de sevgilisine şiirlerinde bol keseden beldeler ve şehirler bağışlamış olduğunu hatırlayan Padişah şaire şöyle der: Eeee, Şair efendi, sevgilinin bir benine Semerkand ile Buhara'yı verecek kadar hovardalık edenin sonu işte budur. Ben bir kasabayı alıncaya kadar dünyanın zorluğunu çekiyorum. Sen her mısranda beşini-onunu birden harcıyorsun
__________________ | |
| | | _GxL_ Mega Üye
Mesaj Sayısı : 100 Kayıt tarihi : 26/09/09 Nerden : Eskişehir
| Konu: Geri: Osmanlı ve Eski zaman fıkraları Perş. Ekim 01, 2009 2:36 pm | |
| Amerika'da bir bar.İçerde tek tük müşteri var, bir kenarda piyanist hafif hafif bir şeyler çalıyor. Genç bir kovboy bara giriyor, barmenin yanına geliyor ve sesini sertleştirmeye çalışarak: "Bir viski" diyor. Barmen viskiyi veriyor, delikanlı parayı. Fakat tam viskisini ağzına götürdüğünde, nereden çıktığı belli olmayan bir maymun koşarak geliyor, kovboyun viskisine parmağını batırıp kaçıyor. Kovboy bir viskiye bakıyor, bir uzaklaşan maymuna ve arkası dönük durumdaki barmene: "Bana bir viski daha verir misiniz?" diyor. Barmen dönüyor viskiyi dolduruyor ve genç kovboya uzatıyor. Bizimki parasını ödüyor. Tam ağzına götürecek: MAYMUN. Koşarak geliyor, viskiyi parmaklayıp gidiyor. Kovboy bu kadehi de içmeden masaya bırakıyor ve barmene: "Bana bir viski daha!" diyor. Barmen dönüyor ve bu kadehin de içilmediğini görünce:" Bana bak delikanlı" diyor." Bizde tek çeşit viski var. İçemeyeceğin kadar sertse sana süt vereyim". Kovboy bozuluyor ama:" İnanın daha viskinin tadına bile bakamadım. Tam içecekken bir maymun gelip viskime parmağını daldırıyor. Ben de tiksinip içemiyorum" diyor. Barmen kahkahalarla gülüyor:" Sen kafayı yemişsin delikanlı. Bizim burası Afrika değil. Ben de bu bölgede daha hiç bir maymun cinsi görmedim" diyor. Genç kovboy yeminler ediyor ama barmeni inandıramıyor, son bir umutla piyaniste koşuyor: "Siz" diyor "Parmağını viskime batırıp kaçan maymun'u biliyor musunuz?" Piyanist bir süre düşünceli bir tavırla gence bakıyor ve "Hayır beyim ama ıslıkla çalarsanız çıkartabilirim o parçayı" diyor. | |
| | | _GxL_ Mega Üye
Mesaj Sayısı : 100 Kayıt tarihi : 26/09/09 Nerden : Eskişehir
| Konu: Geri: Osmanlı ve Eski zaman fıkraları Perş. Ekim 01, 2009 2:36 pm | |
| Hava sıcak, öyle ki cehennem gibi.. Saray ileri gelenlerinden biri, kent içinde gezinirken, susuzluktan ölecek. Kapının birini çalıyor ki bir bardak su istesin. Küçük bir çocuk çıkıyor kapıya ne istediğini soruyor. Adam varsa bir bardak soğuk su istiyor. Çocuk da suyun soğuk olmadığını ama isterse annesinin yaptığı soğuk erik hoşafı verebileceğini söylüyor. Adam gayet memnun toprak bir tasta gelen hoşafı içiyor ve çok teşekkür ediyor. Çocuk: "Önemli değil amca afiyet olsun. Hoşafın içine fare düştüydü, gelene geçene ikram ediyoruz zaten" diyor. Adam sinirleniyor ve elindeki toprak tası yere atıp kırıyor. Bunun üzerine çocuk içeri dönerek annesine sesleniyor. :" Anne kapıdaki adam köpeğimizin su tasını kırdı!" | |
| | | | Osmanlı ve Eski zaman fıkraları | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|